Sonunda okul yıllarım bitti. Okumak istediğimi okuyup olmak istediğimi oldum. Ve sonra
canımdan çok sevdiğim bir eşim ve zevk alarak çalıştığım işimi kattım hayatıma.
Şimdi ise dünyalar tatlısı bir kızım var. Herkese nasip olmayacak birçok sansa sahibim biliyorum. Bunun icin her gün şükrediyorum.
Ben kim miyim? Bir şirketin
mühendisi, bir evin hanımı, bir adamın eşi ve bir yavrunun annesiyim. Bakın
tarif ederken kendimi atlamışım. İşte bu aralar böyleyim. İşine, evine, eşine
ve kızına haksızlık etmeden her gün yetmeye çalışanım. Kendini de unutma diyen
sevdiklerim, bu yoğunluktaki anneler maalesef bir süreliğine kapsama alanı
dışında kalıyorlar..
Ben çalışan bir annenin kızı
değildim. Her gün okuldan ve hatta sokakta oynadıktan sonra kapıyı yüzünde
kocaman bir gülümsemeyle açan bir annem vardı. Ara sıra kapıyı anahtarla açmak
zorunda kalırsam söylene söylene girerdim eve. Çünkü onun sıcaklığı çarpsın
isterdim yüzüme. Karnımı yemekten önce onun sevgisi doyururdu önce.
Şimdi ise büyüdüm, ben annemin
aksine yoğun bir şekilde çalışıyorum. Ama bilmiyorum ki çalışan bir annenin
çocuğu neler hisseder? Ne kadar iyi de baksa zamanının çoğunu bakıcıyla
geçirmek ne demektir? İşte beni asıl korkutan bu belirsizlik, kızımın nasıl hissedeceğini
bilememek. Belki bilseydim ona göre bir şeyler daha yapabilirdim.
Mira altı aylık oldu ve yavaştan
bir şeyleri fark etmeye başladı artık. Sabahları bakıcı teyzemizin kucağına onu
koklayıp verdikten sonra nereye gidiyorsun? Der gibi bakmaya başladı. Bu günün
geleceğini biliyordum ama ne yapabileceğimi hala bilmiyorum. Zormuş. Zor olan fizikken
yorgunluk değil, duygularla baş edebilmekmiş annelikte.
İşten eve gelince televizyonu
açmadan sadece Mirayla oyun oynuyorum. Onun zamanını çalmamak için o uyuyunca
yemeğimi ve halletmem gereken işleri yapıyorum. Doğru mu yapıyorum bilmiyorum
ama en azından onu benleyken bensiz bırakmıyorum.
Ve ne kadar zorlanırsam
zorlanayım asla şikâyet etmiyorum. Ne uykusuzluktan başım döndüğünde, ne yorgunluktan
ayağım yerden kesildiğinde. Edemiyorum ki zaten. Mira ve diğer koşullar beni ne
kadar da zorlarsa ben o kadar daha şükür ederken buluyorum kendimi. Zorluklar
insanı gerçekten güçlü kılıyor. Bir kadının hele ki anneyse yapamayacağı işin
olduğuna inanmıyorum.
Hayat tercihlerden ibaret, fakat
bırakmak vazgeçmek demek değil midir? Vazgecerek mi ornek olacagim kizima? Bunun cevabi evet olmamali! Kızımı mutlu bir çocuk olarak
yetiştirmenin yollarını arayıp bulacağım ve sizinle de paylaşacağım diğer
bölümlerde.
Son olarak; İlk defa yavrusunun
mahrum bırakıldığını düşünen bir anne duygusallığında yazdığımın farkındayım bu
yazıyı. Belki birkaç yazı sonra dönüp okuduğumda kendime bunun için kızacağım.
Ama bu bloğu açmamdaki ilk sebep kızıma bir anı bırakmaktı, Kızım bu satırları
okursa neler hissettiğimi görsün diye saklamıyorum şu anki hislerimi. Birçok
çalışan annenin de böyle hissettiğini biliyorum. Hiç birimiz yalnız değiliz.
Sadece şükredelim. Zorluklar bizi daha güçlü kılıyor ve daha güçlü çocuklar
yetiştireceğimize eminim.
Şimdilik bu kadar
Sevgiyle kalın.
Canım benim güzel dostum şu hayattaki en yakın arkadaşım... Anlattığın şu okul yıllarından birlikte geçtik seninle olan her zaman dilimi unutulmayacak kadar güzel ve anlamlı oldu. Şimdi de süper bir annesin ben öyle görüyorum Miramda zamanı gelince görecek bilecek. Bilmediğin sorunun cevabını vereyim ben çalışan bir annenin kızıyım ve şu an çalışan bir anneyim. kendi yaşadığım dönem için annem bize hep yetmeye çalıştı ve onsuz geçen zaman dilimini hatırlamıyorum içimde bir üzüntü barındırmıyorum ve böyle bir sıkıntı duymuyorum bunda anneminde senin göstermiş olduğun ilgiyi ve sevgiyi göstermiş olmasının payı büyük kesinlikle. Ama gelelim kendi durumuma çalışan bir annenin kızı olmam yetmiyor bende aynı duygu yoğunluğuyla kızımdan ayrılıyorum. Rabbim bizlerin yardımcısı olsun...
YanıtlaSilCan dostum yorumun beni hem çok duygulandırdı hem de içimi rahatlattı iyi ki varsın. Sen de çok süper bir annesin, Saryam çok şanslı. İnşallah çok güzel günler yaşayacağız hep beraber :)
Sil